10 Temmuz 2010 Cumartesi

Maviye Yolculuk...

Çok yoğun geçen iş günlerinin hemen ardından çalışanlara motivasyon olabilecek en güçlü koz haftasonu tatile çıkacağınızı bilmektir. İnanın geçen Çarşamba ve Perşembe günlerinin yoğunluğuna tahammül edebilmemin tek yolu haftasonu Kaş gibi bir cennete doğru yola çıkacağımı bilmekti. Cuma günü eğitim hayatıma geri dönüşümün temellerinin atıldığı bir gündü. (Bundan size başka bir yazımda bahsedeceğim) Cuma akşamı trafiğine bir de yağmurun tuz biber ektiğini düşünürsek evime gitmem zaten yeterince zor olmuştu. Seyahat etmeyi böylesine seven bir kişi olarak bavul hazırlamakta bir o kadar berbat olduğumu itiraf edebilirim. Gece 1 olduğunda tüm işlemlerim bitmiş yatağıma girmiştim, ama malesef sabah 5:15'te sevgilimin telefonuyla yataktan kalkıp uyku sersemliğiyle son hazırlıkları tamamlayıp 5:30'da yola çıkmak üzere hazır olmam gerekiyordu. Sevgilimin ikizi(evet! tek yumurta ikizi) ve onun dünyalar tatlısı kız arkadaşıyla çıktığımız seyahat eğlenceli olmaz olur mu? Yalnız uykuya yenik düşen göz kapaklarımızla ancak Afyon'a yaklaştığımızda uyanabilmiştik. Sonrasında genel olarak sevgiliye arkadaşlık etmek ve biraz olsun onun yorgunluğunu alabilmek için olabildiğince ayık kalmaya çalıştım. Kaş'a yaklaştıkça heyecan artıyordu ancak yol dağlarla çevriliydi ve denizi görememek moralimizi gittikçe bozuyordu. Yarı ayık yarı uyuklayarak kilometreler kat ettik. Yolda küçük bir kaplumbağaya, çılgınca koşan bir sincaba ve düzinelerce keçiye yol verdik. Doğaya yakın olmak bile bizi dinlendirmeye başlamıştı ya da sadece beni... :)


Çukurbağ yarımadasını gördüğümüzde büyülü bir dünyaya adım attığımızı hissetmiştim. Yine de oteli seçen kişi olmanın ağır yükümlülüğüyle 'Ya beğenmezlerse?' diye endişelenmeden duramıyordum, 'bi lokma' isimli lokantada zeytinyağlı yemeklerle karnımızı doyurup yarımadanın en güzide noktasında bulunan otelimize doğru yol almaya başladık. Adanın ucuna geldiğimizde otelimizin tabelasıyla yüzlerimizde bir rahatlama ifadesi oluştu, 'Lycia Butik Otel'... Ben içimden 'Acaba burası denize uzak mı?' diye düşünürken denize doğru yokuş aşağı inmeye başlamıştık. Beyaz, ahşap panjurlu otelimizi gördüğümüzde içim rahatlamaya başlamıştı. Kapıda otelimizin sahibi Mehmet Bey bizi güleryüzüyle karşılayıp, odalarımıza buyur etti. Odamız havuz katında bahçeli bir süit ve Meis adasına karşı harika bir manzarası var, birkaç merdiven indikten sonra ise ahşap bir platforma eşyalarınızı bırakıp kendinizi Kaş'ın ışıl ışıl mavi sularına bırakıyorsunuz. Yaşadığımız mutluluğu kelimelere sığdırmama imkan yok ama bizlere en büyük sürprizi ve mutluluğu yaşatan çok tatlı bir çift. Sevgilim ve ikizinin çocukluk arkadaşı ve onun cici kız arkadaşı biz onların birlikteliklerine son verdiklerini düşünürken sürprizin en büyüğünü yapıp, odalarımıza hoşgeldiniz diye girerek hepimizi şoka soktular :) 2 çift olarak planladığımız tatil sürprizleriyle şenlendi, şimdi 3 çift terasımızda içkilerimizi yudumluyoruz. Sizlerle de bu harika manzarayı paylaşmadan edemezdim. Gördüğünüz muhteşem şey ise otelimizin bize hazırladığı kavunlu hoşgeldin ikramı... Burayı seçtiğimiz için herkes bana teşekkür etti, bense otelimizin sahibi Mehmet Bey'e yardımları ve güleryüzü için buradan teşekkür etmek istedim. Hepinize tavsiye ederiz! Salud! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder